Son yıllarda çocukların cinsel istismarının çok önemli bir halk sağlığı sorunu olduğu kabul edilmektedir (5,6). Çocuğun cinsel istismarı, rıza yaşının altında bulunan bir çocuğun, cinsel açıdan olgun bir yetişkinin cinsel doyumuna yol açacak bir eylem içerisinde yer alması ya da bu duruma göz yumulması olarak tanımlanmaktadır (7).
Cinsel istismardan söz
ederken bir çocuk ile bir erişkin arasındaki cinsel aktivite üzerinde
durulmakla birlikte, iki çocuk arasındaki cinsel aktiviteler; yaş farkı dört
yaş ve üstü olduğunda, küçük çocuğun zorlama ya da ikna ile cinsel haz amacı
güden aktivitelere maruz bırakılması durumunda da cinsel istismar olarak ele
alınır (8). “Çocuk istismarı”, pedofiliye nazaran daha yaygın bir kullanım olsa
da yalnızca davranışı tanımlamakta ve eyleme geçip geçmemesi önemli olmaksızın
çocuğa yönelik cinsel ilgiyi açıklamakta yetersiz kalmaktadır (9). Pedofili
çocuk istismarı olguları içinde en çok endişe yaratan tiplerinden birisidir.
Pedofili sözcüğü, Yunanca “paidos” (küçük çocuk) ve “philia” (aşk)
sözcüklerinin birleşiminden oluşmuş olup, kavram, Krafft-Ebing tarafından
literatüre, paedophilia erotica şeklinde kazandırılmıştır (10).
Çocukta cinsel istismar tiplerinden birisi olan pedofilinin tanımı için
öncelikle 1999'da Dünya Sağlık Örgütü Çocuk İstismarı Önleme komitesi
tarafından yapılan çocukta cinsel istismar tanımına bakmak gerekmektedir: Buna
göre; bir çocuğun, tam olarak anlamadığı, yeterli bilgi veya gelişim düzeyine
sahip olmadığı için rıza veremeyeceği ya da kanunlara, toplumun sosyal
tabularına uymayan herhangi bir cinsel aktivite içerisinde yer alması olarak
tanımlamıştır (11).
Pedofili, bir yetişkinin,
karşı cinsten ya da hemcinsi olan bir çocuğa karşı erotik arzular hissetmesi
olarak ta tanımlanmaktadır (12). Kimi yazarlarsa, pedofiliyi ensestten
ayırmanın öneminden ötürü, pedofiliyi “çocuklara cinsel ilgi duyan bir
yetişkinin, ailesi dışından bir çocukla cinsel ilişki içerisine girmesi” olarak
tanımlamışlardır (13). “Çocuk istismarı”, pedofiliye nazaran daha yaygın bir
kullanım olsa da yalnızca davranışı tanımlamakta ve eyleme geçip geçmemesi
önemli olmaksızın çocuğa yönelik cinsel ilgiyi açıklamakta yetersiz kalmaktadır
(14).
Pedofililerin olağan dışı davranışları onların bütün hayatının merkezlerinde olması ve en az 6 aylık bir süre ile devam ediyor olması gerekmektedir. Bu davranış herhangi bir madde kullanımına veya herhangi bir hastalığa bağlı olarak ortaya çıkmamakla birlikte abazalıkla alakalı da değildir yani yoksunluk çekme yönünden ortaya çıkmış bir davranış ta değildir. Genellikle ergenlik döneminde başladığı düşünülmekle birlikte kişinin bu pedofilik davranışları tüm hayatı boyunda devam edecektir. Ayrıca bu pedofilik davranışlar bilinenin aksine kişinin mutlu, huzurlu olduğu dönemlerde artmamakla birlikte tam tersine kişinin tatsız, keyifsiz, huzursuz olduğu dönemlerde daha çok artmaktadır.
DMS-5’e göre Pedofili’nin Tanımı
DSM-5’te pedofili, Pedofilik Bozukluk adı ile parafilik bozuklukların içerisinde değerlendirilmiştir. DSM-5 tanı ölçütlerine göre pedofilik bozukluk, en az 6 aylık bir süre boyunca, ergenlik öncesi çocuk ya da çocuklarla cinsel etkinlikte bulunmakla ilgili, yineleyen, cinsel yönden uyarıcı yoğun düşlemler (fantezi), cinsel dürtüler ya da davranışlar olarak tanımlanır. Aynı zamanda kişinin, bu cinsel dürtülere göre davranmakta olması ya da bu kişinin cinsel dürtüleri ya da düşlemlerinin belirgin bir sıkıntıya ya da kişilerarası sorunlara neden olması tanı için gerekli bulunmaktadır. DSM-5 tanı ölçütlerine göre pedofilik bozukluk tanısı konabilmesi için kişinin en az 16 yaşında olması ve cinsel etkinlikte bulunduğu çocuklardan en az beş yaş daha büyük olması gerekmektedir. DSM-IV-TR’de pedofili olarak anılan durum da DSM 5’te tanı ölçütlerinde bir değişiklik olmamakla birlikte “pedofilik bozukluk” olarak adlandırılmıştır (15).
PEDOFİLİ’NİN NEDENLERİ
Birincil önleme tedbirleri geliştirilmesi sürecinde pedofilik eğilimin gelişmesine yol açan faktörlerin belirlenmesi büyük önem taşımaktadır. Literatürde çocuklara cinsel istismarda bulunan kişileri inceleyen çok sayıda çalışma ve teori bulunmaktadır (16). Son zamanlarda biyolojik, psikolojik ve kişilerarası ilişkileri içeren birçok faktörün pedofilik eğilimin ortaya çıkmasına yol açabileceğini belirten teoriler geliştirilmiştir (17,18). Örneğin bir yaklaşımda pedofilinin heteroseksüel ya da homoseksüel cinsel kimlik üzerine gelişen bir durum olmayıp kendisinin özel kategoride bir cinsel yönelim olabileceği ileri sürülmektedir. Bu teoriler; bireylerin mi pedofilik olmayı seçtikleri? yoksa böyle mi doğdukları?, eğer bu eğilimle doğdularsa herhangi bir tedavi yöntemi bu bireyleri normal erişkin cinsel yönelime döndürebilir mi? gibi sorulara yanıt aranmasına yol açmıştır (19). Bazı teoriler pedofilik eğilimin ortaya çıkmasında gelişimsel, ailesel ve çevresel faktörlerin etkileşimini göz önüne almak gerektiğine vurgu yapmıştır (20,21). Bütün olarak ele alındığında pedofilik eğilimin gelişiminde birçok faktörün etkili olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu konuda çok sayıda teori ve araştırma bulunmasına karşın henüz hangi risk faktörlerinin daha önemli olduğu veya bu faktörlerin nasıl etkileştiğine dair yeterli deneysel veriler bulunmamaktadır (22).
PEDOFİLİ’NİN
SINIFLANDIRILMASI
Pedofili olgularının bazı özelliklerine
dayanılarak çeşitli sınıflandırmalar ortaya konmuştur. Bazı yazarlar pedofilik
bireyleri tercih ettiği yaş grubuna göre ergenlik öncesi yaş grubu çocukları
tercih edenler (pedofiller) ve ergenlik sonrası yaş grubu çocukları tercih
edenler (hebefiller) olarak ikiye ayırmaktadır (23).
Sadece çocuklara cinsel ilgisi olan olgular seçici pedofili (exclusive pedophile); hem çocuklara hem erişkinlere cinsel ilgisi olan olgular seçici olmayan pedofili (nonexclusive pedophile) olarak değerlendirilmektedir (24). Abel ve Harlow pedofili olgularının %7’sinde sadece çocuklara yönelik cinsel ilgi bulunduğunu tespit etmişlerdir (25,26). Fiziksel olarak sadece olgunlaşmış çocukları tercih edenler (telofili-teleiophile) ve sadece bebekleri seçenler (infantophilia;infantfili) gibi alt gruplandırmalar da yapılmaktadır (27,28).
PEDOFİLİ’NİN
KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ
Pedofilik bireylerin kişilik özelliklerini belirlemek birçok alt grup
olduğu için zordur. Bu bireylerin çoğunun kişilik patolojilerine sahip
olmalarına karşın kısa süreli karşılaşmalarda ve muayenede kendilerini normal
olarak gösterebilmektedirler (29). Pedofilik bireylerin aile içinde ve dışında
sosyal teması sınırlı, içe kapanık, eşi ya da ailesiyle sıcak ilişki kuramayan
psikopatik, psikoseksüel ve sosyal açıdan olgunlaşmamış kişilik özelliklerine
sahip oldukları uzun yıllardır belirtilmektedir (30,31).
Birçok çalışmada pedofilik bireylerin empati yeteneklerinin kısıtlı
olduğu, disforik, pasif-agresif, öfke ve düşmanlık duygularının, narsistik ve
sadist özelliklerinin belirgin olduğu, doyumu erteleme kapasitelerinin azalmış,
engellenmeye karşı toleranslarının düşük olduğu gösterilmiştir. (32). Bu
kişilik özelliklerinin yarattığı karmaşık duygulanımlarla başa çıkmak için
entelektüelizasyon, inkâr, mantıksallaştırma ve bilişsel çarpıtma gibi savunma
mekanizmalarını sıkça kullandıkları öne sürülmektedir (33).
Yapılan araştırmalara göre pedofiller düşük benlik saygısı olan,
sorunlarla baş etme becerisinden yoksun ve ebeveynleriyle genellikle kötü
ilişkileri olan, genelde dominant anne ve pasif bir babanın bulunduğu aile
ortamının önemli bir risk faktörü olduğu görülmektedir (34).
Bu kişilerin çoğunluğunun istismar ettikleri çocukları önceden
tanıdıkları, bu tanışıklık durumunu seçtikleri mağdura yakınlaşma ve onun
istismarı için ortam hazırlamakta kullandıkları birçok bilimsel çalışmada
saptanmıştır (35). Eylemleriyle yüzleştirildiklerinde eylemi tipik olarak
öğretme, çocuğun zevk aldığı, çocuğun teşvik ettiği gibi bahanelerle küçümseme
ya da aklamaya çalışırlar (36).
Çoğu pedofil kendi davranışlarını, durdurulamayacak, engellenemeyecek,
istem dışı hareketler olarak görmektedir. Bu düşünceye dayanmak kendilerini,
yaptıkları hareketlerin zorunlu bir katılımcısı olduğuna inandırmaktadır.
Kendilerini kurban olarak gördüklerinden, çocuklara yaptıklarından ötürü
pişmanlık ya da sorumluluk duymamaktadırlar (37).
ABD Adalet Bakanlığına bağlı çalışanlar karşılaştıkları pedofili
olgularının savunma örüntülerini incelediklerinde; kullandıkları savunmaları
genel olarak beş başlık altında toplamışlardır. Bunlar inkâr ("çocuğu
kucaklamak suç mu? " vb.), küçümseme ("sadece bir kez oldu,"
vb.), akla yatkın hale getirme ("erkek çocuklardan hoşlanan biriyim",
"çocuk sapığı değilim" vb.), uydurma ("araştırma projesi için
kullanıyorum" vb.), saldırma (çocuğa, polise, doktora vb.) olarak
belirlenmiştir (38).
Genellikle eylemlerini gizli yaptıkları ve tedaviye başvurmadıkları için
pedofili olgularının yaygınlığını belirlemek mümkün olamamaktadır. Elde edilen
verilerin çoğu adliyeye intikal etmiş olguların belirlenmesinden oluşmaktadır
ve gerçek yaygınlığı göstermemektedir (39).
Pedofilik fantezisi olup eyleme geçirmeyen veya eyleme geçirip
bildirilmeyenlerin oranlarını belirleme imkânı bulunmamaktadır. Bu alanda
yapılan birçok çalışma pedofiliklerin işledikleri suçların seri halinde birçok
çocuğa karşı olduğunu, bunların çoğunun da adli mercilere yansımadığını ortaya
çıkarmaktadır (40,41).
Birlikte en sık görülen psikiyatrik bozukluklar duygudurum bozuklukları
(major depresyon, bipolar ve unipolar depresyon), anksiyete bozukluklarıdır. (42).
Ayrıca pedofilik bireylerde aralıklı patlayıcı bozukluk, kleptomani, piromani,
patolojik kumar oynama gibi dürtü kontrol bozuklukları da sıklıkla (%30-55)
görülebilir (43).
Olgu Sunumu 1
Elli yaşında, lise mezunu, serbest meslek
sahibi erkek hasta polikliniğe karısı ile birlikte başvurdu. Karısı, yüksek sesle
ağlıyordu. Hasta, karısının yanında başı aşağıda, çökkün bir vaziyette duruyor,
ellerini ovuşturup, ağlıyordu.
Karısı dışarı çıktıktan sonra kısmen
rahatlamış şekilde bizimle iletişime geçti. Yaşadıklarını nasıl anlatacağını
bilemediğini; tutucu, geleneksel bir aileden geldiğini ve reisi olduğu
ailesinin de bu özelliklerde olduğunu söyledi. Küçük bir Anadolu kasabasında
esnaflık yaptığını, bu yaşadıklarının duyulmaması gerektiğini, yoksa
yaşayamayacağını ifade etti. Muayeneye son yaşadıklarından sonra karısının
zoruyla geldiğini anlattı. Kızına fiziksel olarak dokunduğunu, karısının bunu
yanlış anladığını, aslında kızını sevmeye çalıştığını ve kızının da bundan
hoşnut olduğunu belirtti. Yargılayıcı olmayan sorular ile durumun anlaşılmaya
çalışılması üzerine bunları istemeden yaptığını, çocuklara ilgi duyduğunu
anlattı. Onları düşünerek cinsel açıdan uyarıldığını, bu şekilde hayaller
kurduğunu, sevme bahanesi ile çocuklara dikkat çekmeden yaklaştığını söyledi.
Küçük çocuklara ilgisinin ergenlik döneminden beri olduğunu, çocukların erkek
veya kadın cinsiyetinden olmasının önem arz etmediğini belirtti. Sevme
davranışının; okşama, dokunma dışında ileriye gitmediğini ifade etti.
Çocuklara
karşı olan bu ilgisinin zamanla evdeki kızının da dahil olacağı şekilde
değiştiğini açıkladı. Kızının 13 yaşında olduğunu, kendisine çok yakın
davrandığını belirtti. Bazı geceler anne baba olarak kızlarını yatakta
ortalarına alarak uyuduklarını anlattı. Kızının da kendisini çok sevdiğini,
babasız yapamayacağını, her zaman kendi kucağına oturmak istediğini belirtti.
Zamanla bu durumun hoşuna gittiğini ve kızını okşadığını, hiçbir zaman ileriye
gitmediğini; ancak son olayda kızının dudağını öptüğünü, kızının da durumu
annesine anlattığını, bu şekilde evde kriz çıktığını ve apar topar bize geldiklerini
anlattı.
Çocukluk yaşlarında (9-10 yaşları
civarında) mahallelerinde abi dediği iki kişinin, birbirlerinden farklı zamanlarda
ve tek olarak, zaman zaman kendisini eve çağırdıklarını, kucaklarına oturtup
masaj yapar şekilde vücuduna dokunduklarını, boynunu öptüklerini; ama daha
ileriye gitmediklerini sıkılarak anlattı. Ergenlik dönemine girdikten sonra
cinsel ilgisinin sürekli olarak küçük çocuklara karşı olduğunu belirtti. Bazen
kendisinden küçük çocuklara (cinsiyet fark etmeksizin) dokunarak uyarıldığını,
bazen de onları hayal ederek mastürbasyon yaptığını anlattı. Gençlik döneminde
evlendiğini; ama bu arzusunun hiç bitmediğini ifade etti.
Hastanın
yapılan ruhsal durum muayenesinde; yaşında gösteren hasta, sorulara uygun ve amaca
yönelik cevaplar veriyordu. Yer, kişi, zaman yönelimi tamdı. Duygudurumu
çökkün, duygulanımı kaygı ve üzüntü yönünde artmıştı. Düşünce içeriğinde,
yaşadıkları olayı nasıl atlatabilecekleriyle ilgili temalar hâkimdi. Sanrı,
varsanı tespit edilmedi. Dışa vuran davranışlarında kaygılı hali dikkat
çekiyordu.
Karısıyla yapılan görüşmede; kocasının daha
önceleri şüphe oluşturacak bir davranış sergilemediğini ancak kocasının
çocuklarla çok ilgilendiğini, onları dokunarak sevdiğini; ama aklına kötü bir
şey gelmediğini söyledi. Akrabalarının eve çocuklarla geldiği dönemlerde,
kocasının özellikle evde kalmak ve çocuklarla zaman geçirmek istediğini, son
zamanlarda da kızıyla çok yakından ilgilendiğini anlattı. En son olayda da,
kızının kendisinin yanına gelerek babasının kendisini okşadığını ve
dudaklarından öptüğünü açıkladığını belirtti. Bu durumu kimseye
anlatamayacaklarını, acil yardım amacıyla bizlere geldiklerini ifade etti.
Muayene sonrasında, hasta ve eşi bilgilendirildi. Yasal durum ve olası süreç
anlatıldı. Tam kan sayımı, rutin biyokimyasal tetkikler (Hepatit B, C, Sfiliz,
Anti HIV, serum testosteron seviyeleri dahil), idrar ve kanda madde taraması
yapıldı. Ek olarak, beyin görüntüleme (beyin manyetik görüntüleme incelemesi)
ve EEG çekimi yapıldı. Tüm değerler normal sınırlar içerisindeydi ve dikkat
çeken bulgu yoktu. Ayırıcı tanıda, normal zeka düzeyinde olduğu izlenimi
verdiği için zeka geriliği düşünülmedi. Kanda ve idrarda herhangi bir maddeye
rastlanmadığı için madde etkisiyle gelişebilecek durumlar dışlandı. Alınan
detaylı öyküde hipomani veya mani klinik özellikleri yönünde düşündürecek
belirtiler saptanmadı. Obsesif düşünce ve kompulsif davranış sonrası
gelişebilen bir tablo da tespit edilmedi ve dolayısıyla obsesif kompulsif
bozukluk tanısı da dışlandı. Beyin görüntüleme ve EEG tetkikleri neticesinde de
organisite dışlandı. Tüm bu veriler ışığında hastaya DSM-5 tanı ölçütlerine
göre “Pedofilik Bozukluk” tanısı konuldu (47).
Olgu Sunumu 2
30 yaşında, bekar, erkek. Biri 9,
ikisi 10 yaşında olan üç çocuğa yönelik “ırza geçmek” suçundan dolayı
adli gözlem amacıyla yatırılarak incelenmiştir. 1992 yılından itibaren
pedofilik eylemleri nedeni ile iki ayrı suçtan 17 yıl 10 ay hapis cezası almış,
toplam 12 yıl ceza evinde yatmış, halen bir başka pedofilik eylemi nedeniyle
tutuklanmıştır.
Olgu, beş çocuklu bir ailenin
ikinci çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Annesi ev kadını, babası işçidir. Bir
Anadolu şehri ilçesinde doğup büyümüş. Öyküden, babasında anti sosyal
davranımların olduğu, zaman zaman alkol içtiği, evde sorun çıkardığı, eşine ve
çocuklarına şiddet uyguladığı, eve geç geldiği ve bazı günler hiç gelmediği,
çocukları ile ilgilenmediği öğrenilmiştir Annesinin içe kapanık bir yapı taşıdığı,
tüm gün ev işleri ile meşgul olduğu, sık aralıklarla dünyaya gelen diğer
çocuklarıyla ilgilendiği için olguya yeterli bakımı sağlayamadığı, depresif
yakınmalarına ek olarak bedensel hastalık ve yakınmalarının da olduğu bilgisi
edinilmiştir.
Olgunun daha on yaşlarından
itibaren karşı cinse olan ilgisini davranış olarak ortaya koyduğu ve ilkokulda
kendinden küçük kız öğrencilere yönelik öpme, sarılma, genital bölgelerine
dokunma tarzındaki yineleyici eylemleri nedeni ile okuldan uzaklaştırıldığı anlaşılmıştır.
Sosyal çevresinin okuldan bu iddialar nedeniyle uzaklaştırıldığını duymasının aile
itibarını olumsuz etkilediği öğrenilmiştir. Olayın duyulması üzerine babası
sert tepki göstermiş
ve şiddet uygulamıştır.
Bu nedenle, muhtemelen gözünün önünde bulunmasını sağlamak amacıyla, öğrenim
hayatının bitmesinin ardından babasının yanında bir süre çırak olarak çalışmış,
ancak babası tarafından gördüğü kötü muamele nedeniyle işten ayrılmıştır.
Sonraki dönemde zamanının bir kısmını evde, kalan kısmını yaşadığı mahallede
yaşıtlarının arasına karışmadan geçirdiği anlaşılmıştır. Zaman zaman ilkokul
bahçesinin etrafında dolaştığı, teneffüse çıkan çocukları izlediği bilgisi
edinilmiştir. Bu süreçte kız ve erkek çocuklara değişik ortamlarda benzer
pedofilik eylemlerde bulunduğu, ancak bunların yargıya taşınmadığı
öğrenilmiştir. Yaşadığı ilçede dışlanmış, zaman zaman tartaklanmış ve dişleri
kırılmıştır.
Olgunun, pedofilik eylemi gerçekleştirmek için güçlü bir istek
duyduğu, temas sırasında ereksiyon ve ejakülasyon yaşamadığı, eylemin çocuğun
ağlaması ve direnç gösterip kaçması ile sonlandığı, mağdura fiziksel zarar
verici davranışta bulunmadığı öğrenilmiştir. Olgu, olay sonrasında pişmanlık
hissettiğini, yaşamakta olduğu ilçedeki halk tarafından dışlanmasına, fiziksel
ve sözel şiddete maruz bırakılmasına, aldığı darbelerle dişleri kırılmasına
rağmen olayların yinelenmesini engelleyemediğini belirtmiştir.
Yakın arkadaş grubunun
olmadığı, yaşıtlarının onu horlayıp dışladığı, buna bağlı uyum sorunları yaşadığı,
16 yaşından itibaren ceza evinde olmadığı süre içinde hemen her gün insanlardan
uzak yerlere gidip sarhoş oluncaya kadar alkol içtiği, böylece pedofilik
eylemlerini engellemeye çalıştığı, 1999 yılında ilaç içerek intihar girişiminde
bulunduğu öğrenilmiştir. Son olayda,
adli dosya içeriğinden bir okulun yakınından geçerken beklediği, okul çıkışında
evlerine gitmekte olan çocuklara pedofilik eylemlerde bulunduğu anlaşılmıştır.
Öyküsünde; sekiz-dokuz yaşlarında
iken iki kişi tarafından birçok kez kucaklanma, öpülme ve tecavüz edilmeyi
içeren davranışlara maruz kaldığını, zaman zaman olayları yeniden anımsadığını
ve sıkıldığını belirtmiştir. Bu durumu oldukça travmatik olarak algıladığı
izlenimi edinilmiştir.
Ruhsal durum muayenesinde; görüşme boyunca göz ilişkisi kurmaktan kaçınarak konuştuğu, ön iki dişinin kırık olduğu fark edilmiştir. Giyinme ve tuvaletine özeni orta, mizacı sıkıntılı, sosyabilitesi çekingen, tedirgin ve çocuksudur. Mimik ve jestlerinin sıkıntılı olduğu dikkati çekmiştir. Olgunun insomnik olduğu gözlenmiştir. Zekâ testinde zekâ yaşı biyolojik yaşına göre küçük bulunmuştur. Düşünce içeriğinde geleceğe yönelik kaygıları ön plandadır. Duygulanımının anksiyete tarzında bozulmuş olduğu değerlendirilmiştir. Suç unsuru olaylardan söz ederken birçok kez duygulandığı ve ağladığı gözlenmiştir. Motor aktivitede zaman zaman hafif derecede ajitasyon dikkati çekmiştir. Fizik muayenesinde; patolojik bulgu saptanmamıştır. Hormon profili, tam kan ve rutin biyokimya ölçümleri normal sınırlardadır. Nörolojik muayene ve EEG’si normal olarak değerlendirilmiştir.
Olgunun psikometrik
incelemesinde; WAIS (Wechsler Yetişkinler Zeka Ölçeği), Beier Cümle Tamamlama,
TAT (Tematik Algı Testi), Rorschach, Ev-Ağaç-İnsan (HTP), Bender-Gestalt Görsel
Algı Motor Koordinasyon, Benton Görsel Bellek ve Görsel-İşitsel Sayı Dizisi
Testi (GİSD) uygulanmıştır. WAIS incelemesi sonucundaki zekâ düzeyi 62 puan
olarak bulunmuştur. Diğer test sonuçları olgunun bilişsel becerileri, sosyal
ilişkileri ve dürtü kontrolü yetersiz, bağımlı ve çekingen kişilik özellikleri
taşıyan, benlik saygısı düşük, yetersizlik uygusunu telafi çabası içinde olan
bir kişi olduğuna işaret etmektedir.
DSM-5 tanı ölçütlerine göre, Eksen I’de “Pedofilik Bozukluk”, Eksen II’de “Çekingen Kişilik Bozukluğu” tanılarına uyduğu değerlendirilmiştir. (48)
Olgu Sunumu 3.
13 yaşında kız çocuk, düşük eğitim
performansı ve sınıf içinde içine kapanık, derslere katılmaz, arkadaşına
ağabeyinin kendisini öptüğünü anlatır. Arkadaşı annesine söyler.
Arkadaşının annesi durumu çocuğun öğretmenine anlatır. Kız çocuğu öğretmen tarafından rehberlik birimine yönlendirilir. Rehberlik biriminde yapılan görüşmelerde çocuğun anne ve ağabeyi ile birlikte yaşadığı, babasının dört yıl önce vefat ettiği, ağabeyin ve annesinin evin geçimini sağladığı, annesinin vardiyalı olarak çalıştığı öğrenilir, çocuk ağabeyinin kendisine kötü davrandığını anlatır. Arkadaşına anlattığı bilginin rehberlikte kendisine söylenmesinden çok utanır. Böyle bir olay olmadığını söyler. Rehberlik birimi kız çocuğun annesi ile yaptığı görüşmede; annenin aylık olarak vardiyasının değiştiğini, evde olduğu zamanlarda askerlik çağındaki oğlunun kız kardeşine kötü davrandığını, kızının da ağabeyinden çok korktuğunu, kızının kendisine bu konuda bilgi vermediğini söyler. Anne kızı ile konuştuğunda çocuk ağabeyin cinsel istismarını anlatır. Rehber öğretmene de sorduğunda anlatır, rehber öğretmen Savcılığa bildirimde bulunacağını anneye söyler. Anne bu duruma itiraz eder. Kız çocuğu savcılıkta verdiği ifadede böyle bir olayın yaşanmadığını anlatır (49).
Olgu Sunumu 4.
Olgumuz 9 yaşındaki 3.
sınıf öğrencisi erkek çocuk, anne-babasının ilk evliliklerinden olma tek
çocuğudur, takvim yaşı ile fiziki görüntüsü uyumlu olup herhangi bir anomalisi
bulunmamaktadır. Yaklaşık 2 yıl öncesinde anne-babasının resmiyette boşanması sonucunda
çocuğun velayetinin, ilgili aile mahkemesi tarafından sosyal hizmet uzmanına
herhangi bir sosyal inceleme yaptırılmadan, çocuğun yaşayabileceği olası sosyal
riskler tespit edilmeyip gerekli tedbirler aldırılmadan anneye teslim
edilmesiyle çocuk anneyle beraber ikamet etmeye başlamıştır. Çocuğun babayla
olan bireysel bağı ilgili mahkeme aracılığıyla iki haftada bir gün cumartesi
veya pazar babada yatılı olarak kalma şeklinde düzenlenmiştir. Anne yaklaşık 1
yıl önce yeniden resmi bir evlilik yapmıştır. Baba, yaklaşık 1 yıldır aynı evi
paylaştığı “imam nikâhlı sevgilim” diye tabir ettiği kişi ile resmi nikâhı
olmadan yaşamaktadır.
Öz anne 45, öz baba 46
yaşında olup babanın sevgilisi 50 yaşındadır. Baba ve birlikte yaşadığı
sevgilisi aynı şirkette mühendis olarak çalışmaktadır. Öz anne; boşanmasına
sebep olarak babanın evlilik yükümlülüklerini yerine getirmediğini, sürekli
tartıştıklarını, babanın kendisini aldattığından şüphelendiğini, babanın eve
bağlılığının olmadığını bu sebeple evliliklerini bitirdiklerini ifade etmiştir.
Anne ve babanın
ayrılmasından sonra iki haftada bir gün babada yatılı olarak kalmaya başlayan
söz konusu erkek çocuğu baba evine boşanma davasından bir yıl sonra
gidişlerinden birinde babanın bilgisayarında çocuklara dair pornografik
görüntülerin olduğunu görür. Babanın bu durumu fark etmesiyle baba çocuğuna bu
görüntülerden hoşlanıp hoşlanmadığını ve o görüntülerdeki gibi yapmak isteyip
istemediğini sorar. Söz konusu çocuk istemediğini ifade etmesi üzerine baba
bilgisayarı kapatır, bu durum üzerine çocukla konuşmaz ve çocuğu öz annesinin
evine gönderir. Daha sonra da bu konu hakkında konuşulmaz. Söz konusu erkek
çocuğu iki haftada bir gün yatılı olarak baba evine gelmeye devam eder. Bu
pornografik görüntü durumunun yaşanmasından yaklaşık üç ay sonra yine baba
evine gelişlerinden birinde çocuk, babasının ve babasının sevgilisinin kendisi
evdeyken odalarının kapılarının açık olmasından dolayı cinsel birliktelik
yaşadıklarını görür. Bunun üzerine baba imam nikahlı sevgilim dediği kişi ile
birlikte çocuğu yanına çağırıp cinsel birlikteliklerine dahil eder ve farklı
biçimlerde çocuğu istismara maruz bırakırlar. Bu istismar durumunu da “çocuğa
cinsel bölgeleri tanıtıp elletiyordum, cinsel eğitim veriyordum, bunun cinsel
istismar olduğunu bilmiyordum” diyerek kendini savunur. Ardından baba, çocuğa
bu olayı hiç kimsenin yanında dile getirmemesini belirterek tehdit eder ve
çocuğu yine öz annesinin evine gönderir. Çocuğun bu istismar olayını tesadüfen
dayısına anlatması sonucu olayın aydınlatılması ve çocuğun örselenmemesi için
çocuk, Çocuk İzlem Merkezi’ne (ÇİM) getirilir. Burada, Cumhuriyet Savcısı,
avukat, psikolog ve sosyal hizmet uzmanı gözetiminde, adli görüşmeci tarafından
ifadesi alınarak yapılan görüşme ses ve görüntü kaydına tabi tutulur.
Öz anne ile yapılan
görüşmede anne kendisinin psikolojik sorunlarının olduğunu, psikiyatristler
tarafından kendisine anksiyete bozukluğu teşhisi konulduğunu, ilaç tedavisi
gördüğünü ve çocuğuna yeteri kadar vakit ayıramadığını, yeterince özen
göstermediğini belirtmiştir.
Çocuğun bakımını eşler
ayrıldıktan ve annenin psikolojik problemleri belirginleşmeye başladıktan sonra
çocuğun dayısı ve teyzesi ile birlikte anneannenin üstlendiğini ifade eden
anne, çocuğunda yaklaşık iki yıldır birtakım davranım, duygulanım
değişiklikleri fark ettiğini, okula devamsızlıklarının olduğunu ancak çocuğunun
bu durumunu boşanma durumuyla ilişkilendirdiğini, öz babası tarafından istismar
ediliyor olma olasılığının aklına gelmediğini belirtmiştir.
Çocuğunun davranışlarının eskisi gibi olmadığını hatta çocuğunun cinsel organında birtakım yaralar ve siğiller çıktığının farkına vardığını, bu yaralar nedeniyle dayının çocuğu özel ve devlet hastanesinin üroloji, cildiye ve çocuk cerrahisi hekimlerine götürdüğünü ancak herhangi bir hekimin çocuğun cinsel istismar durumunu dile getirmediğini ve değerlendirmediğini belirtmiştir. Babaanne ile yapılan görüşmede babanın daha önceleri oturdukları mahallede bir çocuğa istismar ettiği ile ilgili söylentilerin çıktığı sonra çocuğun ailesinin olayı yalanladığını bu sebeple olayın üzerine gitmediklerini belirtmiştir (50).
SONUÇ
Çocuğun cinsel istismarı hem psikolojik hem hukuki hem de
sosyal bir sorun olabilmenin yanı sıra her yaşta travmatik olabilmekte ve
travmatik olaydan sadece çocuklar değil; çocuğun aile ve çevresi de olumsuz
etkilenebilmektedir. Çocuk cinsel istismarı, istismar türleri içerisinde belirlenmesi zor
olan, istismara uğramış çocuğu, ailesini
ve toplumu tümüyle derinden etkileyen ve psiko-sosyal
sonuçları açısından önemli bir sorun
olarak değerlendirilmektedir (46).
Ülkemizde pedofilik bireylerin yargılanması
ve cezalandırılmasında en büyük engel, durumun hukuki açıdan sorun oluşturacak
yaşam olaylarıyla karşılaşmadıkları sürece gizli kalmasıdır. Bu nedenle
pedofilik davranışın tekrar işlenmesi çoğu zaman önlenememektedir. Cinsel arzu,
yakınlık ve doyum; bazen masum bir sevgi gösterisi, çocuklarla iyi anlaşma ve
ilgilenme olarak değerlendirilmektedir (47).
Cinsel istismarı ortadan kaldırmanın en etkin yolunun tekrar oluşmasını önlemek olduğu bilinmektedir Yeni mağduriyetlerin oluşmaması için sıkı şekilde adli ve klinik izlem, psikoterapi, psikofarmakolojik ilaçların kombine kullanımı en büyük yararı sağlamaktadır. Ancak bütün bu yöntemlerin hepsi kullanılsa bile bu bireylerin çocuğa cinsel yönelimlerinin değişmeyeceği akılda tutulmalıdır. Bu nedenle Çocukların pedofilik bireyler tarafından cinsel olarak istismar edilmesinin önüne geçmek için daha ileri klinik çalışmalarla pedofilik bireylerdeki farklılıkları tespit etmek, etkili adli, klinik yöntemler ve tedaviler geliştirmek gerekmektedir. (48).
KAYNAKLAR
2. ÇÇK, Çocuk Koruma Kanunu (Kanun No. 5395). Resmî
Gazete 25876 (03 Temmuz 2005). Erişim 21 Kasım 2021. https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5395.pdf
3. Karakartal, D. (2020). “Çocuk Cinsel İstismarının
Önlenmesinde Cinsel Eğitimin Önemi” Uluslararası
Beşerî Bilimler ve Eğitim Dergisi (ijhe), cilt 6, sayı 13, s. 145 – 156.
4. D.
Özbay, Gonca, P. Cinsel İstismar ve
Cinsel Saldırı Suçundan Cezaevinde Bulunan Bireylerin Projektif Testler ile
Değerlendirilmesi. Yüksek
Lisans Tezi, Maltepe Üniversitesi, 2015.
5. Lee J, Jackson H, Pattison P, Ward T. Developmental risk factors for
sexual offending. Child Abuse Negl 2002; 26:73–92.
6. Craissati J, McClurg G. The challenge project: Perpetrators of child
sexual abuse in South East London. Child Abuse Negl 1996; 20:1067–1077.
7. Çeçen AR. Çocuk cinsel
istismarı: Sıklığı, etkileri ve okul temelli önleme yolları. Uluslararası İnsan
Bilimleri Dergisi, 2007;4:1-17.
8. İşeri E. Cinsel
istismar. In Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Temel Kitabı (Eds FÇ Çetin, B
Pehlivantürk, F Ünal, R Uslu, E İşeri, T Türkbay, A Coşkun, S Miral, N
Motavallı): 470-477. Ankara, Hekimler Yayın Birliği, 2008.
9.
Finkelhor, D. Ve Araji, S. (1986). Explanations of Pedophilia: A Four Factor
Model. The Journal of Sex Research, 22(2): 145-161.
10.
Seto, M. (2008). Pedophilia and Sexual Offending Against Children. Washington
DC: American Psychological Association.
11. Zucker K.J.:Introduction to the special section on pedophilia:
Concepts and controversy: Archieves of Sexual Behaviour ,2001 vol 31,number
6,pp:465-468
12.
Cassity, J.H. (1927). Psychological Considerations of Pedophilia. Psychoanal.
Rev., 14:189-199.
13.
Glasser, M. ve ark. (2001). Cycle of Child Sexual Abuse: Links Between Being a
Victim and Becoming A Perpetrator. British Journal of Psychiatry, 179: 482-494.
14.
Finkelhor, D. Ve Araji, S. (1986). Explanations of Pedophilia: A Four Factor
Model. The Journal of Sex Research, 22(2): 145-161.
15.
Amerikan Psikiyatri Birliği, Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı,
DSM 5, Tanı Ölçütleri Başvuru Elkitabı. Köroğlu E (Çeviri Ed.) 5. Baskı,
Ankara: Hekimler Yayın Birliği, 2013, 345.
16. Whitaker DJ,
Le B, Hanson RK, Baker CK, McMahon PM, Ryan G et al. Risk factors for the
perpetration of child sexual abuse: A review and meta-analysis. Child Abuse
Negl 2008; 32:529–548.
17. Hall GCN,
Hirschman R. Sexual aggression against children: A conceptual perspective of
etiology. Crim Justice Behav 1992; 19:8–23.
18. Ward T, Seigert RJ.
Toward a comprehensive theory of child sexual abuse: A theory knitting
perspective. Psychol Crime Law 2002; 8:319–351.
19. Hall RC, Hall RC. A
profile of pedophilia: Definition, characteristics of offenders, recidivism,
treatment outcomes, and forensic ıssues. Mayo Clin Proc 2007; 82:457- 471.
20. Marshall WL.
Diagnostic issues, multiple paraphilias, and comorbid disorders in exual
offenders: Their incidence and treatment. Aggress Violent Behav 2007;
12:16–.35.
21. Ryan G. The relevance
of early life experience in the treatment of sexually abusive youth. Irish J
Psychol 1998; 19:32–48.
22. Whitaker DJ,
Le B, Hanson RK, Baker CK, McMahon PM, Ryan G et al. Risk factors for the
perpetration of child sexual abuse: A review and meta-analysis. Child Abuse
Negl 2008; 32:529–548.
23. Freund K,
Scher H, Chan S, Ben-Aron M. Experimental analysis of pedophilia. Behav Res
Ther 1982; 20:105−112
24. Hall RC, Hall
RC. A profile of pedophilia: Definition, characteristics of
offenders,recidivism, treatment outcomes, and forensic ıssues. Mayo Clin Proc
2007; 82:457-471.
25. Abel GG, Harlow N.
The Stop Child Molestation Book. Philadelphia, USA, Xlibris, 2001.
26. Vandiver DM, Kercher
G. Offender and victim characteristics of registered female sexual offenders in
Texas: A proposed typology of female sexual offenders. Sex Abuse 2004;
16:121-137.
27. Blanchard R, Barbaree
HE, Bogaert AF, Dickey R, Klassen P, Kuban ME et al. Fraternal birth order and
sexual orientation in pedophiles. Arch Sex Behav 2000; 29:463-478.
28. Greenberg DM, Bradford
J, Curry S. Infantophilia—a new subcategory of pedophilia? a preliminary study.
Bull Am Acad Psychiatry Law 1995; 23:63- 71.
29. Murray JB.
Psychological profile of pedophiles and child molesters. J Psychol 2000;
134:211-224.
30. Avcı A, Tahiroğlu AY.
Cinsel İstismar. In Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları (Eds A Aysev, YI
Taner): 721-736. İstanbul, Golden Print, 2007.
31. Tardif M, Van
Gijseghem H. Do pedophiles have a weaker identity structure compared with
nonsexual offenders? Child Abuse Negl 2001; 25:1381–1394.
32. Aktepe E. Çocukluk
çağı cinsel istismarı. Psikiyatride Guncel Yaklasimlar - CurrentApproaches in
Psychiatry 2009; 1:95-119.
33. Gacono CB, Meloy JR,
Bridges MR. A Rorschach comparison of psychopaths, sexual homicide
perpetrators, and nonviolent pedophiles: where angels fear to tread. J Clin
Psychol 2000; 56:757-777.
34. Holmes H.(1999)Sexual
abuse of boys ,definition,prevelance, correlates sequale and management,
Journal of American Academy of Child and Adolescence Psychiatry vol:38 :5 may
1999 pp:631-2
35. Cohen LJ, Galynker II. Clinical features of
pedophilia and implications for treatment. J Psychiatr Pract 2002; 8:276-289.
36. Hall RC, Hall
RC. A profile of pedophilia: Definition, characteristics of offenders,
recidivism, treatment outcomes, and forensic ıssues. Mayo Clin Proc 2007;
82:457-471.
37. Seto M.C. ,
Is pedophilia a sexual orientation? Archives of Sexual Behavior, 41 (1) (2012),
pp. 231–236
38. Lanning KV.
Child Molesters: A Behavioral Analysis. 4th ed. Alexandria, Va, National
Center for Missing &
Exploited Children, 2001.
39. Fagan PJ, Wise TN, Schmidt CW, Berlin FS.
Pedophilia. JAMA 2002; 288:2458-2465.
40. Abel GG,
Becker JV, Mittelman M, Cunningham-Rathner J, Rouleau JL, Murphy WD.
Self-reported sex crimes of nonincarcerated paraphiliacs. J Interpers
Violence.1987;2:3-25.
41. Lanning KV. Child
Molesters: A Behavioral Analysis. 4th ed. Alexandria, Va, National Center for
Missing & Exploited Children, 2001.
42. Cohen LJ, Galynker
II. Clinical features of pedophilia and implications for treatment. J Psychiatr
Pract 2002; 8:276-289.
43. Akduman İ, Oral G. Pedofili kavramına
kuramsal yaklaşımlar. Adli Psikiyatri Dergisi 2005; 2:15-19.
44. D. Özbay, Gonca, P. Cinsel İstismar
ve Cinsel Saldırı Suçundan Cezaevinde Bulunan Bireylerin Projektif Testler İle
Değerlendirilmesi. Yüksek
Lisans Tezi, Maltepe Üniversitesi, 2015.
45. TCK, Türk Ceza Kanunu
(Kanun No. 5237). Resmî Gazete 25611 (12 Ekim 2004). Erişim 9 Aralık 2021. https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5237.pdf
46. Göker, Z., Aktepe, E., Hesapçıoğlu,T.S., Kandil,S. (2010). Cinsel istismar mağduru olan çocukların başvuru şekilleri, klnik ve sosyodemografik özellikleri. S.D.Ü Tıp Fakültesi Dergisi, 17(4) 15-21.
47. Bulut, H. (2016). “Pedofilik Bozukluk ve Ensest: Olgu Sunumu” The Journal of Psychiatry and Neurological Sciences 2016; 29:281-285.
Büyükçekmece Devlet Hastanesi, Psikiyatri Kliniği, İstanbul
48. Özşahin A. Evrensel, A. (2014).
“Bir olgu nedeniyle pedofilinin adli
psikiyatrik yönü”
Anadolu Psikiyatri Dergisi 2014; 15(Ek sayı.1):
S43-S47)
49.
Yüksel, Ş. Saner S. “Çocuk
Cinsel İstismarı ve Zor Açığa Çıkması” Bilgilendirme dosyası
50.
Sağlam, Ö. Salman, Ö. “Çocuk Cinsel İstismarının Hukuk, Sağlık ve Eğitim Boyutların
Sosyal Hizmet Perspektifinden Bakış: Olgu Sunumu”. Aydın Sağlık Dergisi- Yıl 6 Sayı 2-
Haziran- 2020 (219-234)
0 Yorumlar