Panik bozukluğu (Panik Atak) Nedir?
Kaygının alt türlerinden biri olan panik bozukluk, yaygın bir zihinsel bozukluktur. Panik bozukluk, kişinin hayatını olumsuz yönde etkilemektedir. Panik bozukluğun neden meydana geldiği hala kesin ve net bir şekilde belli değildir (American Psychiatric Association, 2013; Roy-Byrne ve ark., 2006). Panik bozukluğu nedeni hala tam olarak bilinmese de genetik veya erken aile faktörleri panik bozukluk için oldukça önemlidir. Panik bozukluğun ana özelliği tekrarlayan, beklenmedik panik ataklardır. Bozukluğu olan çoğu danışan, panik atak olabileceğini düşündükleri durumlardan kaçınır ve kaçınma yaşamlarını ciddi şekilde sınırlayabilir (Taylor, 2006).
Panik bozukluğu (Panik Atak) nasıl oluşur?
İlk atak başlıyor: Hiçbir neden yokken birdenbire başlayan göğüs ağrısı, göğüste sıkışma, çarpıntı, nefes alamama, terleme, titreme, üşüme ya da ürperme, bazen de bulantı ya da karın ağrısı, baş dönmesi, dengesizlik; düşecek ya da bayılacakmış gibi olma, uyuşma ya da karıncalanma gibi belirtiler, kişiyi dehşet içinde bırakır.
O an “kalp krizi”
geçirdiğini ya da felç geçirmekte olduğunu zannederek yoğun bir “ölüm korkusu”
ya da “felç olma korkusu” yaşar.
Bazen de başında bir
tuhaflık, sersemlik, kendisini ya da çevresini bir garip ya da değişik hissetme
gibi duyguların ortaya çıkmasıyla, “kontrolünü kaybetmeye” ya da “çıldırmaya
başladığını” düşünerek kendisine ya da çevresindekilere bir zarar vermekten
korkmaya başlar.
Hasta büyük bir korku ve
endişe ile yakınları tarafından en yakın doktor ya da acil servise götürülür.
Orada yapılan birçok muayene, çekilen film, EKG, BT ve diğer incelemelerde
hiçbir şey bulunmaz, oksijen verilerek ya da “sakinleştirici” bir iğne
yapılarak evine gönderilir.
Hastanın nesi olduğu sorulduğunda doktorlar “hiçbir şeyi yok” ya da “stresten olmuş” derler.
Ataklar tekrarlıyor: Hasta o an biraz rahatlamakla birlikte, bir süre sonra yeni bir Panik Atağı ile aynı dehşet ve korkuyu yeniden yaşamaya ve her yeni atak ile acil servislere taşınmaya başlar.
Her seferinde yeniden
muayene, yeniden incelemeler yapılmasına ve hiçbir olumsuz sonuç bulunmamasına
rağmen hasta bir türlü iyileşmez; hatta kalbinde ya da beyninde kötü bir şey
olduğuna, ancak doktorların bunu bir türlü bulamadığına inanmaya başlar. Bu nedenle başvurulan değişik doktorlarca defalarca
muayene ve her seferinde yapılan incelemeler için dünya kadar para harcanmasına rağmen
hastanın şikayetlerini açıklayabilecek herhangi bedensel bir hastalık
saptanamaz.
Bazen de yanlış tanı konularak hasta, antibiyotikten nefes açıcıya, çarpıntı ilacından, tansiyon ve kalp ilacına ve vitamine kadar değişik ilaçlar ile tedavi edilmeye çalışılır, ancak bir türlü sonuç alınamaz.
Beklenti Anksiyetesi gelişiyor: Ataklar tekrarlamaya devam ettikçe, hasta, ataklar arasındaki dönemde; gergin, huzursuz ve endişeli bir şekilde her an yeni bir Panik atağının geleceğini beklemeye başlar. Bu endişeli bekleyişe “beklenti anksiyetesi” adı verilir. Atakların çoğu zaman belirsiz zaman ve yerlerde gelmesi bu kaygıyı daha çok artırır.
Ataklar sıklaştıkça, kalp krizi geçirip ölme, felç olma ya da kontrolünü kaybedip çıldırma korkuları pekişir.
Yoğun ve Sürekli Üzüntü: Hastalar, evde kimsenin olmadığı bir zamanda kalp krizi geçirmekten ve hastaneye ulaşamadan ölmekten ya da kontrolünü kaybederek çıldırıp intihar etmekten, kendisine ya da yakınlarına bıçak ve bu gibi bir şeyle zarar vermekten, başkalarının bulunduğu ortamlarda çılgınca ve garip davranışlarda bulunarak rezil olmaktan şiddetle korkarlar. Bu düşüncelerin sürekli aklına gelmesinden dolayı da yoğun bir üzüntü duyarlar.
Davranışlar Değişiyor:Bir süre sonra ataklara ve ataklar sırasında geçekleşeceğine inandıkları “felaketler”e karşı bazı önlemler almaya ve kimi davranışlarını değiştirmeye başlarlar. Ataklara neden olabileceğini düşündükleri etkinliklerden, yiyecek ve içeceklerden vazgeçerler. Ataklara karşı evden çıkarken alkol/madde/ilaç kullanırlar. Ataklar sırasında olabileceklere karşı önlem alırlar.
Örneğin atak sırasında
kontrolünü kaybederek çocuklarına zarar vereceğine inanan hastaların önlem
olarak evdeki bütün bıçakları kilit altında tuttukları, çocuklarıyla yalnız
kalmamaya çalıştıkları; atak sırasında fenalaşarak kendini yitireceğinden ya da
bayılacağından korkan bayan hastaların
sokağa çıkmak zorunda oldukları zaman, bayılıp yere düştüklerinde bacakları
görülmesin diye pantolon giydikleri, baygınken çalınır diye takılarını yanına
almadıkları , onu baygın bulanların yardımcı olabilmesi için üzerinde evinin,
eşinin/ailesinin adresini, telefon
numarasını hatta tıbbi yardım için ulaşabilmek üzere doktorunun kartvizitini
üzerlerinde taşıdıkları görülmüştür.
Bu hastalar gerektiğinde
acil yardımı çabuk alabilmek için; bütün günlerini hastane bahçesinde geçirmeyi
ya da güzergahlarını muayenehane, eczane ve acil servis bulunan yerlerden
seçmeyi tercih ederler.
Panik bozukluğu (Panik Atak) nasıl bir hastalıktır?
Panik Bozukluğu
psikiyatristler tarafından iyi bilinen ve çok sık görülen bir rahatsızlıktır.
Öyle ki toplum içinde
herhangi 100 kişinin yaklaşık 3-4’ü bu hastalığı ya daha önce geçirmişlerdir ya
da halen bu hastalığı yaşamaktadırlar.
Genellikle ilk kez 20-35
yaşları arasında başlar. Kadınlarda, erkeklere göre 2-3 kat fazla görülür.
Panik bozukluğu (Panik Atak) neden oluşur?
Panik bozukluğun nedeni
tam olarak bilinmemektedir, ancak genetik ve erken aile faktörleri veya her
ikisi de panik bozukluğun meydana gelmesinde önemlidir. Gorman ve ark. (2000),
amigdala merkezli bir “merkezi sinir sistemi korku mekanizmasının” genler
vasıtasıyla iletildiğini söylemektedir (Taylor, 2006). Diğer psikiyatrik
bozukluklar gibi, panik bozukluğun da yatkınlık sağlayan birçok genle karmaşık
olduğu düşünülmektedir. Yapılan çalışmalardan bazıları bir genin veya bir nörotransmitterın
panik bozukluk ile ilgili olduğunu bulmuştur, ancak diğer başka çalışmalarda bu
bulgu onaylanmamıştır (Roy-Byrne, 2006). Bulgular ne birbirleriyle tutarlı ve
sağlamdır ne de reddedilebilirlerdir. Bu sebepten panik bozukluğun genetik faktörlü
olup olmadığı konusunda çalışmalar hala devam etmekte ve kesin bir sonuç
bulunmamaktadır. Gorman ve ark. (2000) öne sürdüğü mekanizmalarının yanı sıra
bir psikolojik model, panik atakların ve panik bozukluğun "korku
korkusunu" temsil ettiğini öne sürmektedir. Bu modelde, kaygıyla ilişkili
fiziksel durumlar (ör. baş dönmesi, bayılma hissi, kalp çarpıntısı, nefes
darlığı gibi), korkunç bir sonuca işaret etmektedir (nefes alamayacağım, kalp
krizi geçireceğim gibi). Bu durum, fiziksel duyumlar hakkında hipervijilansa
yani aşırı hassaslaşmaya, sempatik sinir sisteminin uyarılmasının artmasına
sebep olmaktadır. Artan uyarılma kişide kaygının artmasına sebep olmakta, artan
kaygı ise belli bir süre sonra panik atağa dönüşmektedir (Taylor, 2006).
Ek olarak, travmatik
olaylar, aşırı kafein ve uyuşturucu veya alkolün kötüye kullanılması panik
bozukluğun ortaya çıkma nedenleri arasında olabilmektedir (Taylor, 2006).
Panik Bozukluğunun neden oluştuğuna ilişkin iki bilimsel açıklama vardır:
1. Panik Bozukluğu,
beynimizde nöron adı verilen sinir hücrelerinden salgılanan, heyecan ve
duygusal yaşantılarımızı düzenleyen bazı beyin hormonlarının anormal çalışması
sonucu oluşmaktadır.
2. Panik Bozukluğu,
günlük yaşantımızda yaptığımız bazı davranışlarımızın sonucunda ortaya çıkan ve
tamamen “doğal ve zararsız” olan çarpıntı, terleme, nefes sıkışıklığı ya da baş
dönmesi gibi bedensel belirtilerin,
hasta tarafından kötü bir hastalığın belirtileri olarak değerlendirilmesi ve
bunun sonucunda da “kalp krizi geçiriyorum, öleceğim”, “çıldırıyorum”, “felç
olacağım” şeklinde yanlış yorumlanması ile oluşur.
Panik bozukluğu (Panik Atak) Döngüsü
DSM 5’e Göre Panik bozukluğu (Panik Atak) Tanı Kriterleri
A. Tekrarlayan
beklenmedik panik ataklar. Panik atak, dakikalar içinde zirveye ulaşan ve bu
sırada aşağıdaki belirtilerden dördünün (veya daha fazlasının) meydana geldiği
ani bir yoğun korku veya yoğun rahatsızlık dalgasıdır;
Not: Bu ani yükseliş
sakin ya da endişeli bir durumdan kaynaklanabilir.
1. Çarpıntı, çarpıntı,
kalp atışında hızlanma.
2. Terleme.
3. Titreme veya sarsılma.
4. Nefes darlığı veya
boğulma hissi.
5. Nefesin tıkandığı
hissi.
6. Göğüs ağrısı veya
göğüs sıkışıklığı.
7. Mide bulantısı veya
karın ağrısı.
8. Baş dönmesi, ayakta
duramama, sersemlik ya da bayılacak gibi olma hissi
9. Üşüme veya ateş
basması hissi.
10. Parestezi/Uyuşmalar
(uyuşma veya karıncalanma hissi).
11. Gerçekdışılık (gerçek
olmama duyguları) veya duyarsızlaşma (tek kişilikten kopma).
12. Kontrolü kaybetme
veya "delirme" korkusu.
13. Ölme korkusu.
Not: Kültüre özgü
belirtiler (ör. kulak çınlaması, boyun ağrısı, baş ağrısı, kontrol edilemeyen
çığlık ve ağlama) görülebilir. Bu tür belirtiler, gerekli dört belirtiden biri
olarak sayılmamalıdır.
B. Ataklardan en az birinden sonra, aşağıdakilerden biri ya da her ikisi de bir ay (ya da daha uzun bir) süreyle meydana gelir:
1. Başka panik
ataklarının olacağı ya da bunların olası sonuçlarıyla (örn. kontrolü kaybetme,
kalp krizi geçirme, “çıldırma”) ilgili olarak sürekli bir kaygı duyma ya da
tasalanma.
2. Ataklarla ilgili
olarak, uyum bozukluğuyla giden davranış değişiklikleri (örn. spor yapmaktan ya
da tanıdık, bildik olmayan durumlardan kaçınma gibi panik atağı geçirmekten
kaçınmak için tasarlanmış davranışlar) gösterme.
C. Rahatsızlık, bir
maddenin (ör., kötüye kullanılan bir madde, bir ilaç) veya başka bir tıbbi
durumun (ör., hipertiroidi, kalp-akciğer rahatsızlıkları) fizyolojik etkilerine
atfedilemez.
D. Rahatsızlık başka bir
zihinsel bozuklukla daha iyi açıklanamaz (ör. panik ataklar, sosyal kaygı
bozukluğunda olduğu gibi yalnızca korkulan sosyal durumlara yanıt olarak,
belirli fobide olduğu gibi, sınırlı fobik nesnelere veya durumlara yanıt
olarak, obsesif kompulsif bozuklukta olduğu gibi obsesyonlara yanıt olarak,
travma sonrası stres bozukluğunda olduğu gibi travmatik olayların
hatırlatıcılarına yanıt olarak veya ayrılık kaygısı bozukluğunda olduğu gibi
bağlanma figürlerinden ayrılmaya yanıt olarak ortaya çıkmaz) (American
Psychiatric Association, 2013).
Panik bozukluğu (Panik Atak) Diğer Hangi Psikiyatrik Rahatsızlıklarla İlişkilendirilmektedir
En çok sosyal fobi ve
özgül fobi olmak üzere panik bozukluğu bütün anksiyete türleriyle
ilişkilendirilmektedir. Travma sonrası stress bozukluğu, obsesif kompulsif
bozukluk, depresyon diğer sık görülen ek psikiyatrik rahatsızlıklardandır.
Panik atak yaşayan insanların davranışlarında, düşüncelerinde ve duygularında
değişimlerin olduğu görülmüştür. Örneğin kaçınma davranışının artışı fobilere
sebep olabilir. Bunun dışında panik bozukluğunun yaşattığı fiziksel
semptomlardan kaçınmak için alkol madde kullanımında artış, uyku bozuklukları
da sık görülen rahatsızlıklar arasındadır.
Panik Bozukluk
terapisinde farmakolojik destek, psikoeğitim, yaşam tarzı değişiklikleri ve
psikoterapi özellikle bilişsel davranışçı terapi yöntemleri kullanılmaktadır.
Yapılan birçok çalışma farmakolojik desteğin panik bozukluğu iyileştirmede
önemli bir etkisinin olduğunu göstermektedir (Roy-Byrne, 2006). Psikoeğitim,
danışanları panik bozukluğun doğası hakkında eğitmek için yardımcı
olabilmektedir. Danışanlar kafein alımını azaltmaya teşvik edilmelidir. Kas
gevşetme teknikleri oldukça faydalıdır. Kas gevşetme teknikleri, CD’ler
yardımıyla danışana öğretilmelidir. Artan kalp atışı ve nefes darlığına maruz
kalmaları için danışanlara egzersiz de önerilebilir. Böylece egzersiz sırasında
nefeslerini kontrol edebilmeyi, kendilerini teskin edebilmeyi ve stres yönetimini
öğrenebilirler (Taylor, 2006).
Yaşayan kişi tarafından
"çok örseleyici/acı ve sanki hiç geçmeyecek bir deneyim" olarak
tanımlansa da panik bozukluğu başarı ile tedavi edilebilir bir hastalıktır.
Sıklıkla psikiyatriste ulaşmadan önce önemli bir zaman dilimi, acillerde,
kardioloji, nöroloji ve iç hastalıkları kliniklerinde kaybedilmektedir.
Hastalığın tanısının erken konulup, tedaviye erken başlanması hasta ve hasta
yakınlarının maruz kalabileceği zor/travmatik zaman ve durumları azaltacaktır.
Panik bozukluğunda yararı
ispatlanmış, başarılı sonuçları gözlemlenen iki tedavi yöntemi mevcuttur.
Bunlar ilaç tedavisi ve bilişsel davranışçı terapidir.
İlaç tedavisi:
Antidepresanlar ve kaygı giderici diğer ilaçların panik bozukluğu için etkili
olduğu bilimsel olarak ispatlanmıştır. Psikiyatrik muayene sonrası kişiye özel
olarak uygun ilaç seçimi yapılmaktadır.
Bilişsel davranışçı psikoterapi: Anksiyete bozukluklarında oldukça etkili olan bilişsel davranışçı terapi, kişiye yararsız, gerçekçi olmayan inanışların değiştirilmesi, panik bozukluğunun bir parçası olan düşünce/davranış değişiklilerinde düzenleme yapan yararlı diğer bir tedavi seçeneğidir.En etkin tedavi düzenlemesinin bu iki yöntemi kapsayan ikili tedavi modeli olduğu bilinmektedir
Kısaca özetlemek
gerekirse, panik bozukluk iyileştirilmesi gereken önemli bir ruhsal
bozukluktur. Uzun yıllardır insanlarda en çok görülen rahatsızlıklardan biri
olan panik bozukluğun iyileştirilmesinde ilaç desteğinin yanı sıra psiko eğitim,
yaşam tarzı değişiklikleri ve psikoterapi özellikle de bilişsel davranışçı
terapi çok önemli bir yere sahiptir.
Panik bozukluğu (Panik Atak) Sırasında Ne Yapmalı?
-Atak ile savaşmayın.
-Mümkünse bulunduğunuz
yerde kalın.
-Olumlu, huzurlu ve
dinlendirici yerlere odaklanın.
-Saldırının geçeceğini
kendinize hatırlatın.
-Unutmayın, bu hayatınıza
yönelik bir tehdit değildir.
-Yavaş ve derin nefes
alıp verin.
-Bilişsel davranışçı
terapi prensiplerine dayalı bir şekilde anksiyete için hazırlanmış kendine
yardım kitapları okunabilir.
-Pilates veya yoga gibi
sağlıklı yaşam sporlarının yanı sıra sakinleştirici masajlar veya aroma
terapilerinden faydalanılabilir.
-Semptomları hafifletmeye
yardımcı olacak nefes alıp verme teknikleri öğrenilebilir.
-Stresi ve gerginliği
azaltmak için düzenli fiziksel egzersiz yapılabilir.
-Atakları daha
kötüleştirebileceği için şekerli yiyecek ve içecekler, alkol, kafein ve sigara
kullanımı azaltılabilir.
PANİK BOZUKLUĞU (PANİK ATAK) BİR KİŞİ İLE GÖRÜŞME VİDEOSU
PANİK BOZUKLUĞU (PANİK ATAK) İLE İLGİLİ KİTAP ÖNERİLERİ
0 Yorumlar