Bağımlı Kişilik Bozukluğu Nedir
Bağımlı kişilik bozukluğu
DSM-5’te (American Psychiatric Association, 2013), kaygı ve korku
göstergelerine sahip olan kişilik bozuklukları ile kategorileşmiştir. Bu
kategoride çekingen, bağımlı ve obsesif kompülsif kişilik bozuklukları yer
almaktadır.
Bağımlı kişilik
bozukluğuna sahip kişiler kendileriyle ilgilenilmesi için aşırı bir ihtiyaç
duyarlar ve bu da bağımlı ve teslimiyetçi davranışlara yol açar (Butcher ve
ark., 2017). Bu kişiler aynı zamanda ayrı kalma olasılığına karşı ya da kendi
başlarına kalma durumlarına karşı korku duyarlar çünkü kendilerini yetersiz hissetmektedirler
(Bornstein ve ark., 2015; Widiger ve Bornstein, 2001). Bağımlı kişilik
bozukluğuna sahip kişiler çoğunlukla hayatlarını çevrelerindeki insanların
etrafına kurar ve bu insanları yanlarında tutmak için kendi ihtiyaçlarını ve
görüşlerini ikinci plana atarlar. Hatta bu nedenlerden dolayı eş seçimlerinde
yeterince söz sahibi olamayabilirler. Bu kişiler etraflarındaki insanların
desteğini kaybetmek korkusundan dolayı kimi zaman onlara karşı öfkelerini
göstermekte başarısız olurlar ve bu durum, bağımlı kişilerin psikolojik ya da
fiziksel olarak istismarcı ilişkilerin içinde kalmalarına yol açabilir (Butcher
ve ark., 2017). Bağımlı kişilik bozukluğuna sahip bireyler, başkalarının öneri
ve güvencesi olmadan en basit ve günlük kararları almakta dahi büyük zorluk
yaşarlar çünkü bu bireyler öz güvenlerinde eksiklik yaşamakta ve her ne kadar
birçok beceri ve yeterliliğe sahip olsalar da kendilerini aciz hissederler. Bu
kişiler kendi başlarına bırakılmadıkları sürece işlevselliklerini devam
ettirebilirler (Butcher ve ark., 2017).
Bağımlı Kişilik Bozukluğu’nun DSM V’e göre tanı kriterleri
Bağımlı kişilik
bozukluğunun DSM-5 kriterleri aşağıdakiler gibidir (American Psychiatric
Association, 2013):
A. Erken yetişkinlik
döneminde başlayan ve çeşitli bağlamlarda ortaya çıkan, teslimiyetçi ve bağımlı
davranışlara ve ayrılma korkularına yol açan, ilgilenilmeye yönelik yaygın ve
aşırı ihtiyaç duyma, aşağıdakilerden beşi (ya da daha fazlası) ile
karşılanmıştır:
1.) Başkalarından aşırı
bir şekilde öneri ve güvence almadan günlük kararlar almada zorluk yaşama,
2.) Kendi yaşamının en
önemli alanlarında başka kişilerin sorumluluk almasına ihtiyaç duyma,
3.) Desteklerini ve
onaylarını kaybetme korkusundan dolayı başkaları ile anlaşmazlıklarını ifade
etmekte güçlük çekme (Not: Cezalandırılmaya yönelik gerçekçi korkuları
içermez.),
4.) Kendi başına bir
projeye veya işe başlamakta güçlük çekme (Motivasyon ve enerji eksikliğinden
ziyade, muhakeme ve yeteneklere yönelik öz güven eksikliği nedeniyle.),
5.) Başkalarından doyum
ve destek elde etmek için aşırıya kaçarak hoş olmayan şeyleri yapmaya gönüllü
olma noktasına gelme,
6.) Yalnız başına
kaldığında kendi kendine bakamayacak olma konusunda fazlasıyla korku duyması
nedeniyle kendini rahatsız ve çaresiz hissetme,
7.) Yakın bir ilişkisi
bittiğinde acil olarak ilgi ve destek kaynağı olacak başka bir ilişki arama,
8.) Kendi kendine bakmaya
bırakılma konusundaki korkuları ile gerçekçi olmayacak şekilde kaygılı olma.
Bağımlı Kişilik Bozukluğuna sahip bireylerin genel özellikleri
1.) Bağımlı kişilik bozukluğunun ana özelliği
teslimiyetçi ve bağımlı davranışlara ve ayrılma korkularına yol açan,
ilgilenilmeye yönelik yaygın ve aşırı ihtiyaç duymaktır. Bu durum erken
yetişkinlikte başlar ve çeşitli bağlamlarda ortaya çıkar. Bu bağımlı ve teslimiyetçi
davranışlar bakım verme davranışını ortaya çıkarmak için yapılmaktadır ve
kişinin öz algısının başkalarının yardımı olmadan yeterli bir işlevselliğinin
olmadığı yönünde olmasından ortaya çıkmaktadır. Bağımlı kişilik bozukluğuna
sahip kişiler başkalarının önerisi ve güvencesi olmadan gündelik kararlarını
almada (örneğin; işe giderken hangi renk tişört giyeceği ya da yanında şemsiye
taşıyıp taşımaması gerektiği) zorluk yaşarlar. Bu kişiler pasif olmaya ve
başkalarının (çoğunlukla tek bir kişinin) kendi hayatlarındaki önemli alanlarda
girişim yapmalarına ve sorumluluk almalarına izin verirler. Bu bozukluğa sahip
yetişkinler genellikle bir ebeveyne ya da eşlerine bağımlıdırlar ve bu
kişilerin kendilerinin nerede yaşayacağına, nasıl bir iş sahibi olmalarına ve
hangi komşu ile arkadaşlık edinmelerine karar vermelerine izin verirler. Bu
bozukluğa sahip ergenler ebeveynlerinin kendilerinin ne giymesi gerektiğine,
kimlerle görüşmesi gerektiğine, boş zamanlarını nasıl geçirmeleri gerektiğine
ve hangi okula gitmeleri gerektiğine karar vermelerine izin verebilirler.
2) Bu
şekilde başkalarına sorumluluk yükleme ve yardım isteme ihtiyacı yaşa ve duruma
uygun istekleri aşar (örn., çocukların, yaşlıların ya da engellilerin özel
ihtiyaçları). Bağımlı kişilik bozukluğu ciddi tıbbi durumları ya da engelleri
olan kişilerde de görülebilir ama bu tür durumlarda sorumluluk almakta zorluk
duyuyor olmak, normal olarak bu koşullarla ilişkili hallerin ötesindedir.
3.) Bağımlı kişilik bozukluğuna sahip bireyler,
desteklerini ve onaylarını kaybetme korkusundan dolayı başkaları ile
anlaşmazlıklarını ifade etmekte güçlük çekerler. Bu bireyler kendi başlarına
kaldıklarında o kadar işlevsiz hissederler ki, rehberliklerine ihtiyaç
duydukları kişilerin yardımını kaybetme riskini almamak için yanlış olduğunu
düşündükleri şeylere dahi karşı çıkmazlar.
4.) Bağımlı kişilik bozukluğuna sahip bireyler, kendi başlarına bir projeye başlamakta veya bağımsız olarak bir şeyler yapmakta güçlük çekmektedirler. Bu kişiler öz güven eksikliği yaşamakta ve bir işe başlamak ve yürütmek için başkalarının yardımına ihtiyaç duyduklarına inanırlar. Bir işe başlamak için başkalarını beklerler çünkü onların kendilerinden daha iyi yapacaklarına dair bir kurala inanırlar. Bu kişiler kendilerinin yetersiz olduklarına ve devamlı olarak yardıma gereksinim duyduklarına inanmışlardır. Buna rağmen, başkalarının onayı ve etkisi olmadan da yeterli bir şekilde işlevselliklerini sürdürebilmektedirler. Bu kişiler becerikli olmaktan ya da öyle görülmekten korkuyor olabilirler çünkü bu durumun terkedilmeye yol açacağına inanıyor olabilirler. Başkalarının kendi problemlerini halletmelerine bağımlı olmalarından dolayı, kendilerini bağımsız kılacak becerileri edinmemekte ve böylece bağımlılıklarını pekiştirmektedirler.
5.) Bağımlı kişilik
bozukluğuna sahip kişiler başkalarından doyum ve destek elde etmek için aşırıya
kaçarak hoş olmayan şeyleri yapmaya gönüllü olma noktasına gelebilirler. Başkalarının
isteklerine, bu istekler mantıksız olsa dahi, boyun eğebilirler. Bu bireylerin
diğerleriyle olan ilişkilerini muhafaza etme ihtiyacı çoğunlukla dengesiz ve
çarpıtılmış ilişkilere neden olmaktadır.
6.) Bağımlı kişilik
bozukluğuna sahip bireyler yalnız başlarına kaldıklarında kendi kendilerine
bakamayacak olma konusunda fazlasıyla korku duymaları nedeniyle kendilerini
rahatsız ve çaresiz hissederler. Bu bireyler sırf yalnız kalmamak için,
olaylarla ilgileri ya da alakaları olmamasına rağmen, yakınlarındakilerin
‘‘peşlerine takılırlar’’.
8.) Bağımlı kişilik
bozukluğuna sahip bireyler kendi kendilerine bakmaya bırakılma konusundaki
korkuları ile gerçekçi olmayacak şekilde kaygı beslemektedirler. Bu korkularını
gerçek çıkartacak bir kanıt olmamasına rağmen kendilerini başka birisinin öneri
ve yardımına bağımlı olarak görürler ve terkedilmeye karşı oldukça kaygılıdırlar.
Bu kaygılar aşırı ve gerçek dışı olmalıdır.
Bireyde bağımlı kişilik
bozukluğunun değerlendirilmesi sırasında, kriterlere ek olarak destekleyici
diğer özelliklere bakıldığında şunlardan bahsedilebilir:
- Bağımlı kişilik
bozukluğuna sahip bireyler çoğunlukla karamsarlık ve kendinden şüphe etme ile
karakterizedirler. Bu bireyler kendi becerileri ve yeteneklerini küçümsemeye
eğilimlidirler ve sürekli kendilerinden ‘‘aptal’’ olarak bahsederler.
Kendilerine yapılan eleştiri veya itirazları değersizliklerinin bir kanıtı
olarak görürler ve kendilerine olan inançlarını kaybederler.
- Başkalarından aşırı
koruma ve baskınlık beklerler. Eğer kendilerinden bir girişim bekleniyorsa
mesleki işlevsellikleri bozulabilir. Sorumluluk almaları gerekecek durumlardan
kaçınırlar ve karar vermeleri gereken bir durumla karşılaştıklarında kaygılı
olurlar. Bu bireylerin sosyal ilişkileri bağımlı oldukları kişilerle sınırlı
olmaktadır.
- Bağımlı kişilik
bozukluğunun toplumda görülme yüzdesi %1’in altında olmakta birlikte kadınlarda
erkeklerden daha sık görülmektedir (Bornstein ve ark., 2015; Torgersen, 2012).
Cinsiyetteki bu farklılık klinik ortamlardaki cinsiyet ön yargısından dolayı
değil, kadınlarda duygusal denge ve uyumluluk gibi bağımlı kişilik bozukluğunda
çok görülen belli başlı kişilik özelliklerinin daha yaygın olmasından dolayıdır
(Lynam ve Widiger, 2007).
- Bağımlı kişilik
bozukluğuna sahip bireylerde depresif bozuklukların, kaygı bozukluklarını ve
uyum bozukluklarının görülmesinde artan bir risk bulunmaktadır.
- Bağımlı kişilik
bozukluğu genellikle diğer kişilik bozukluklarıyla birlikte görülebilmektedir,
özellikle borderline kişilik bozukluğu, çekingen kişilik bozukluğu ve
histriyonik kişilik bozukluklarından bahsedilebilir.
- Kronik fiziksel
rahatsızlıklar ya da çocuklukta veya ergenlikte ayrılma kaygısı bozukluğu,
bireyde bu kişilik bozukluğunun gelişmesinde rol oynayabilir.
Bağımlı Kişilik Bozukluğunun
Nedenleri
Bağımlı kişilik bozukluğunun nedensel faktörlerine
bakıldığında tahminler %30 ve %60 arasında değişkenlik göstermekte ve bu
bozukluk kriterlerinin genetik faktörlerle bağlantılı olabileceğini
belirtmektedir (Bornstein ve ark, 2015; Gjerde ve ark., 2012). Bununla birlikte
duygusal denge ve uyumluluk gibi bağımlı kişilik bozukluğunda sıklıkla görülen
kişilik özelliklerinin de genetik bileşeni bulunmaktadır (Widiger ve Bornstein,
2001). Genetik olarak bağımlılığa ve kaygıya kısmen daha eğilimli olan
bireylerin otoriter ve aşırı korumacı ebeveynlik davranışlarından (çocuklarının
bireyselleşme ve bağımsızlaşmasına yardımcı olmayan ve bunun yerine bağımlı
davranışları pekiştiren) daha olumsuz etkilendikleri söylenebilir. Bu durum
çocuğun kendi iyiliği için başkalarına bağımlı olması gerektiği ve kendi
kendilerine yetersiz olacağı inancına yol açabilir (Widiger ve Bornstein,
2001).
Bilişsel teorisyenler, bu
bireylerin altta yatan uyumsuz şemalarını, kişilerin zayıflık ve yeterlilikle
ilgili temel inançlarını içeren ve ‘‘Ben tamamen yetersizim’’ ve ‘‘Ben sadece
yetkin birine erişebilirsem işlevsel olabilirim’’ gibi kendi hayatlarını
sürdürmek için başkalarına gereksinim duyma olarak açıklarlar (Beck ve ark,
2004). Yapılan bir araştırma, bu inançların bağımlı kişilik bozukluğunu
karakterize ettiği fikrini doğrulamıştır (Arntz ve ark., 2011).
Bağımlı Kişilik Bozukluğunun Teşhisi
Bağımlı kişilik bozukluğu tanısı koyabilmek için
DSM-5 (diagnostic and statistical manual of mental disorders) denilen ve
Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından yayınlanan mental (akılsal)
bozuklukların tanısal ve istatistiksel kitabında yer alan kriterlere bakmak
gereklidir.
Kriterlere bakmak dışında bir uzman tarafından
yapılan psikolojik değerlendirme gereklidir. Çünkü belirtilerin alttında yatan
başka bir hastalık gibi diğer sebeplere bağlı olmadığını belirlemek önemlidir.
Bağımlı kişilik bozukluğu borderline (sınırda)
kişilik bozukluğundan ayırt edilmelidir. Çünkü bu iki hastalık ortak
belirtilere sahiptir.
Borderline kişilik bozukluğunda kişiler, ayrılık
korkusuna boşluk ve öfke ile karşılık verir.
Bağımlı kişilik bozukluğuna sahip kişiler ayrılık
ve terkedilme korkusuna itaatkarlıkla ya da bağımlılıklarını devam ettirebilmek
adına başka bir ilişki arayışına girerek karşılık verirler.
Bağımlı Kişilik Bozukluğunun
Tedavisi
Kişilik yapısının gelişimi karmaşık
bir süreçtir ve hayatın erken döneminde başlar. Psikoterapi ile kişilikte
değişiklik yapabilmek için daha erken yaşlarda başlamak ve terapist ile hasta
arasında güçlü bir ilişki kurmak gereklidir.
Tedavi almak bu hastalığa eğilimli
kişilerde durumlarla ilgili daha yaratıcı ve etkili yollar göstererek
karşılaştığı sorunları daha etkili çözmeyi öğretebilir. Diğer kişilik
bozukluklarında olduğu gibi bağımlı kişilik bozukluğuna sahip kişiler
genellikle tedavi arayışı içinde olmazlar.
Bağımlı kişilik bozukluğunun sebep
olduğu düşünme şekli ve davranışlar kişinin hayatında pek çok sıkıntıya yol
açar ve kişi daha fazla bu durumlarla başa çıkamayacağını düşünür. Bağımlı
kişilik bozukluğuna sahip kişilerde depresyon ve anksiyete (kaygı bozukluğu)
gibi problemler görülebilir ve kişiler bu durumlar için tedavi arayışına
girebilirler.
Psikoterapi
Psikoterapi bağımlı kişilik
bozukluğu için temel tedavi yöntemidir. Konuşma terapisi olarak da bilinir. Bu
tedavi şeklinde amaç kişinin daha bağımsız ve aktif olmasını sağlayarak kişiye
sağlıklı ilişkileri nasıl geliştirebileceğini öğretmektir. Kısa dönem terapinin
amacı kişinin fonksiyonunu engelleyen belirtileri gidermekle ilgilidir.
Terapist ve hastanın tedavi
yaklaşımıyla ilgili birlikte düşünmeleri önerilmektedir. Terapistin hastanın
tedaviye dışarıda başka şeylere gösterdiği bağımlılığa benzer bir bağımlılık
geliştirme konusunda dikkat etmesi hastanın yararına olacaktır. Psikoterapi
tedavisi ile bağımlı kişilik bozukluğuna sahip birçok kişi hayatlarında nasıl
daha bağımsız seçimler yapabileceklerini öğrenir.
Kendine güvenirlilik eğitimi
(assertiveness training) kişinin kendine olan güvenini yerine getirmeyi
sağlarken kognitif davranışsal terapi (CBT) kişinin olaylara ve insanlara bakış
açısını değiştirmesini ve yeni davranışlar geliştirmesini amaçladığı için bu
iki yöntemden tedavide faydalanılabilir.
İlaç Tedavisi
Bağımlı kişilik bozukluğunda ilaçlı
tedavi her ne kadar hastalığın kendisini tedavi etmiyor olsa da bu hastalığa
bağlı olarak görülen kaygı bozukluğu ve depresyonu tedavi etmek için
kullanılabilir.
İlaçlı tedavi konusunda çok dikkatli
olmak ve hastayı yakından takip etmek gereklidir. Çünkü bağımlı kişilik
bozukluğu bulunan kişilerde ilaca bağımlılık ya da ilacı uygunsuz kullanma
görülebilir.
Bağımlı Kişilik Bozukluğu Kişi ile Görüşme Videosu
KAYNAKLAR
American Psychiatric
Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5.
Bs.). American Psychiatric Publishing.
https://doi.org/10.1176/appi.books.9780890425596
Arntz, A., Weertman, A.
ve Salet, S. (2011). Behaviour research and therapy interpretation bias in
cluster-C and borderline personality disorders. Behaviour Research and Therapy,
49(8), 472–81. https://doi.org/10.1016/j.brat.2011.05.002
Beck, A. T., Freeman, A.
ve Davis, D. D. (2004). Cognitive therapy of personality disorders. The
Guilford Press.
Bornstein, R. F.,
Denckla, C. A. ve Chung, W.-J. (2015). Dependent and histrionic personality
disorders. P. H. Blaney, R. F. Krueger ve T. Millon (Ed.), Oxford textbook of
psychopathology içinde (s. 659–80). Oxford University Press.
Butcher, J. N., Hooley,
J. M., Nock, M. K. ve Mineka, S. (2017). Abnormal psychology (17. Bs.).
Pearson.
Gjerde, L. C.,
Czajkowski, N., Røysamb, E., Orstavik, R. E., Knudsen, G. P., Ostby, K.,
Torgersen, S., Myers, J., Kendler, K. S. ve Reichborn-Kjennerud, T. (2012). The
heritability of avoidant and dependent personality disorder assessed by
personal interview and questionnaire. Acta psychiatrica Scandinavica, 126(6),
448–457. https://doi.org/10.1111/j.1600-0447.2012.01862.x
Lynam, D. R. ve Widiger,
T. A. (2007). Using a general model of personality to understand sex differences
in the personality disorders. Journal of Personality Disorders, 21(6), 583–602.
https://doi.org/10.1521/pedi.2007.21.6.583
Torgersen, S. (2012).
Epidemiology. T. Widiger (Ed.), The Oxford handbook of personality disorders
içinde (s. 186–205). Oxford University Press.
Widiger, T. A. ve
Bornstein, R. F. (2001). Histrionic, dependent, and narcissistic personality
disorders. H. E. Adams ve P. B. Sutker (Ed.), Comprehensive handbook of
psychopathology içinde (s. 509–34). Kluwer Academic.
http://www.dualpsikoloji.com/bireysel/kisilik-bozukluklari/bagimli-kisilik-bozuklugu.html
https://www.uzmandoktor.net/bagimli-kisilik-bozuklugu
0 Yorumlar